Bilmediğimiz
deyiş, sırrına ermediğimiz dünya, çözmediğimiz felsefe kaldı mı? Görmediğimiz
bilge, tanımadığımız derviş, laubali olmadığımız filozof? Peki ne diyorlar
kendi yüzyıllarından, yakın geçmişten, kendi yüzyılımızdan bize?.. Beni
derinden etkileyen bir hikaye anlatmak istedim şimdi.
Padişah
çarşıda gezerken bir köylü ile atına rastlamış. Köylünün atını çok beğenmiş ve
satın almak istemiş. Fakat köylü atından daha değerli bir varlığı olmadığı için
satmak istememiş. Padişah servet vaat etmiş nerdeyse köylüye, köylüyse
dünyaları verseler de atını satmayacağını söylemiş. Sonrasında padişah vezirine
emir vermiş ne yapıp edip o atı alsın diye. Vezir; “Padişahım at güzeldi fakat
gözlerine bakmadınız mı; bugün yarın ölecek o hayvan. Siz satın aldıktan sonra
ölürse bu sizin itibarınız için iyi olmaz. Bırakalım gariban köylüde ölsün” deyince
Padişah at sevdasından vazgeçmiş. At, kıymetini bilen ellerde kaç yıl yaşadı,
tabii bilemeyiz J
Bugün
padişah.. Düzenin oldurmaya çalıştığı,
ruhu aç model. Egosunu sivriltirken ‘ben’ diyor, ‘benim’ diyor, ‘bende olsun’
diyor. Ne kadar çok şeye sahip olursa o kadar mutlu olur düşüncesinde. Güzeli,
yakıcı ve akıl dışı bir arzuyla isterken, bir kusuru için güzelden vazgeçmeye
hazır. İstekleri yapay, sevgisi özsüz. Ya ‘hep’te ya ’hiç’te ama asla
dengede-kararında değil.
Bugün
vezir.. Akıl tutulması yaşıyor J O kadar çok dize
getirilecek padişah var ki etrafında keskin zekası-kurnazlığı yorulmuş,
sağduyusu şaşmış olmalı.
Bugün
köylü.. Alay konusu.. İyi niyeti komik, bağlılığı-dürüstlüğü enayice, sevgisi
saçma-bayağı bulunuyor; horlanıyor.
Ne
der peki bütün bu öyküler, bu bilgeler, dervişler, filozoflar? Benim anladığım
‘İNSAN OL!’ derler. Dünyanın, hele ki bu toprakların öyküsü tükenmez, sen yeter
ki tüketmeden oku derler. Böyle böyle uymayacaksın seni canavarlaştıran düzene,
böyle böyle dizginleyeceksin içindeki hayvanı. Usul usul..
*Büyük Usta Orhan Kemal’e
saygıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder