“Konuş ki,
seni görebileyim” Hamann
21. asırda,
tam da şu günlerde insanlar yeni bir haberleşme türü icat ettiler sanırım;
benim anlayamadığım, benim kavrayamadığım. Varsayılan ‘telepati’ ise zekamın
buna yetmeyişine üzülmeyi bir kenara bırakıp insan beyninin olağanüstülüğünü
takdir edeceğim. Ama görünen o ki bizim her şeyi çözen üstün zekalarımız, ön
kabullerimiz, kesinlikle doğru önyargı (!) larımız vd. insanlar arası
etkileşimi engelleyen her türlü eşsiz özelliğimiz konuşmayı-iletişimi etkisiz
kılmıştır.
Kitle
iletişim araçlarını ve teknolojiyi muazzam şekilde kullanabilen modern insan
birbiriyle konuşmaktan ve dahi birbirine selam vermekten aciz. O kadar çok
biliyoruz, o kadar doğru anlıyoruz, o kadar mükemmel beyin okuyucularız ki
bırakınız üçüncü şahısları yanı başımızdaki insanların bile duygularını,
fikirlerini merak etmiyoruz.
Çünkü
herkesi kafamızda bir yere oturtup kurguluyoruz, kurgu gerçeğe dönüşüyor.
Mutlak olarak inandığımız bu gerçeği yıkan en ufak aksi bir durumla
karşılaştığımızda hayal kırıklığına uğruyoruz. İki çift laf etmeye üşendiğimiz
insan hakkında sosyal medyadan bile yaratıcı göndermeler yapabiliyoruz.
Kişilerde
aslında aşağılık kompleksi geliştiğinden mi yoksa modern insanın sözlü
iletişime ihtiyacı azaldığından mı bilinmez giderek azalıyor konuşmalarımız.
İlkini psikologlar incelesin, ikincisini sosyologlar. Ama kanımca kendiyle
barışık insan kendiyle de etrafındakilerle de doğru iletişimi kurabilir ve de
sık sık ‘yanlış anlaşılma’ hikayeleriyle karşınıza çıkmaz. Kendisiyle barışık
olmak apayrı bir konu ama memlekete gelen “barışıklık” la karıştırmamakta fayda
var.
Beyin okumak
yorduğundan; bol iletişimde kalın, sağlıcakla kalın.