21 Kasım 2013 Perşembe

Konu-ş-mak

“Konuş ki, seni görebileyim”  Hamann

21. asırda, tam da şu günlerde insanlar yeni bir haberleşme türü icat ettiler sanırım; benim anlayamadığım, benim kavrayamadığım. Varsayılan ‘telepati’ ise zekamın buna yetmeyişine üzülmeyi bir kenara bırakıp insan beyninin olağanüstülüğünü takdir edeceğim. Ama görünen o ki bizim her şeyi çözen üstün zekalarımız, ön kabullerimiz, kesinlikle doğru önyargı (!) larımız vd. insanlar arası etkileşimi engelleyen her türlü eşsiz özelliğimiz konuşmayı-iletişimi etkisiz kılmıştır.

Kitle iletişim araçlarını ve teknolojiyi muazzam şekilde kullanabilen modern insan birbiriyle konuşmaktan ve dahi birbirine selam vermekten aciz. O kadar çok biliyoruz, o kadar doğru anlıyoruz, o kadar mükemmel beyin okuyucularız ki bırakınız üçüncü şahısları yanı başımızdaki insanların bile duygularını, fikirlerini merak etmiyoruz.

Çünkü herkesi kafamızda bir yere oturtup kurguluyoruz, kurgu gerçeğe dönüşüyor. Mutlak olarak inandığımız bu gerçeği yıkan en ufak aksi bir durumla karşılaştığımızda hayal kırıklığına uğruyoruz. İki çift laf etmeye üşendiğimiz insan hakkında sosyal medyadan bile yaratıcı göndermeler yapabiliyoruz.

Kişilerde aslında aşağılık kompleksi geliştiğinden mi yoksa modern insanın sözlü iletişime ihtiyacı azaldığından mı bilinmez giderek azalıyor konuşmalarımız. İlkini psikologlar incelesin, ikincisini sosyologlar. Ama kanımca kendiyle barışık insan kendiyle de etrafındakilerle de doğru iletişimi kurabilir ve de sık sık ‘yanlış anlaşılma’ hikayeleriyle karşınıza çıkmaz. Kendisiyle barışık olmak apayrı bir konu ama memlekete gelen “barışıklık” la karıştırmamakta fayda var.


Beyin okumak yorduğundan; bol iletişimde kalın, sağlıcakla kalın.