2 Mart 2018 Cuma

Böyle Bir Sevmek*


Masallar, masallar.. Hangileriyle büyüdünüz? Aşkı, sevgiyi hangisi sandınız? ‘Sonsuza dek mutlu yaşadılar’ yalanına nasıl inandınız? Çoğumuz batı kaynaklı masallarla büyümüşüzdür kanımca. Eksik, yavan, özsüz, şekilci..

Doğuyu yeniden okumalara, sevgiyi de sevmeyi de doğudan öğrenmeye ihtiyacımız var artık. Mecnun olmalara, Kerem yanmalarına, Ferhat yiğitliklerine..

21. asırda mı? Evet tam da bu asırda. Asırlar önce Mecnun Leyla’yı koşulsuz sever, derler ki onun çirkinliğini bile gözü görmez, başka bir gözle bakar. Asırlar sonra, Aşık Veysel’in ‘Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa’ diyebilmesi gibi..Nazım’ın ‘Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte, yani yürekte’ yazabilmesi gibi..

Oysa bize anlatılan yavan masallardaki kusursuz prens külkedisini baloda değil de perişan halde görse yine sever miydi?  

Herşey idealken sevmek ne kolay, ne konforlu, ne güzel değil mi? Birşeyimiz eksik olsa nasıl mutsuz oluruz, nasıl da huzurumuz kaçar..İşi, yaşı, kazancı, görüntüsü tam istenen gibi. Mutsuz olmamızın imkanı var mı? Özü, ruhu var mı düşünmek manasız. Her yerden fışkıran deli mutluluklarımız, yarışmalarımız, gözüne gözüne sokmaya çalışmalarımız..

Demem o ki; ben bu kalıpları, bize idealize edilerek dayatılan sevmeleri bıraktığımız takdirde mutlu olup huzura kavuşabileceğimizi düşünüyorum. Özlü sevgiler, ruhu, derini anlamaya dönük bakışlar.. Yalnızca aşki durumlar için geçerli değil bu bakış açısı. Dümdüz, yalın, apaçık sevmeler olmalı artık hayatlarımızda. Batı, varsın Mevlana’nın Şems’e olan aşkına methiyeler düzedursun, bize ‘Bizim Yunus’ gibi sevmeler yaraşır.  




*Atilla İlhan'a selam.