12 Ocak 2014 Pazar

Nazım'ın Hakkı Nazım'a

Nazım’ın Hakkı Nazım’a

Kıt ve eksik edebiyat bilgimle, sıradan bir edebiyatsever olarak büyük şair Nazım Hikmet Ran hakkında beni rahatsız eden bir algılamadan çıktım yola. Edebiyata gönül verenlerden, edebiyatın derinine nüfuz edenlerden af dileyerek.

Yakın bir zamanda çok sevdiğim bir sanatçı da dile getirdi benim de uzun süredir aklıma takılan konuyu. Mesele şu ki; memleket Nazım’ı temize çıkardı da bağrına basamadı henüz. Bir yerde Nazım’dan bahsedilirken illa ki başka bir büyük şairin adını da duyuyorsunuz. Nazım’dan “..İçerde ..mektup beklemek tatlıdır ama tehlikelidir” dizelerini okursanız Necip Fazıl’ın mahpusluk gördüğünü de hatırlamalısınız. Nazım “..Gitmez gözümden hayali Haliç’e inen yolun..” der belki de Yahya Kemal de güzel anlatır hani İstanbul’u, aman ha es geçmeyesiniz. Nazım memleket sevdasını ne güzel dile getirmiş derseniz, Mehmet Akif’in vatan şairi olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.  Farklı dünya görüşlerine iltimas geçmeme çabası mıdır nedir anlamlandırmasam da sadece edebî açıdan yaklaşılırsa bile; bu, dengede tutma durumu, sıkıcı bir hal alabilir. Örneğin Nazım; “Memet oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun?” dese, Tevfik Fikret’in Haluk’undan mı dem vuracağız? Nazım’ın ‘Kurtuluş Savaşı Destanı’ nı yazdığını söylesek, Fazıl Hüsnü de şiirleştirdi deyip onu da mı anacağız muhakkak? Nereden bakarsanız bakın çok yavan bir çabadır bu. Bahsi geçen şairlerin hepsi birbirinden kıymetlidir bu topraklarda fakat Nazım’ı onlarsız anlatamamak nasıl bir kısır anlayışın ürünüdür?

Soruyu edebiyatla açıklamaktansa farklı bir şekilde değerlendirmeyi seçtim. 3. Dünya eskaza evrensel bir değer yarattığında bu değer önce yadırganır, sonra dışlanır, uzaklaştırılır, sürgün edilir. Kendi yüzyılında, kendi topraklarında anlaşılamaz. Kendi topraklarında anlaşılabilmesi sancılı bir evrim sürecinden sonra mümkün olur. Üzerinde durduğum yanlış algı; düne kadar ülkesindeki edebiyat kitaplarında yasaklanan şairin, anlaşılma sürecindeki evrimini henüz tamamlayamayışından kaynaklanmaktadır. Bir gün Üstadı bağımsız, hakkını vererek, evrensel bir gözle okuyacağımız zamanlar da gelecektir şüphesiz.

Değinmeden de edemeyeceğim; Nazım Hikmet’te beni en çok büyüleyen şey şiiri resmedişidir.

Şair;

“..Sarışın bir kurda benziyordu. 
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. 
Yürüdü uçurumun başına kadar, 
eğildi, durdu. 
Bıraksalar 
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak 
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak 
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı…”
                
                      ya da

             “ Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
               Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
               bu memleket, bizim...”

diye seslenirken, anlatılanı hayalinizde o denli güzel canlandırabiliyorsunuz ki şiir adeta fantastik bir hal alıyor.
            
Şairi bunca anmışken umut dolu dizeleriyle noktalayalım yazıyı.

İşler atom reaktörleri işler
Yapma aylar geçer güneş doğarken
Ve güneş doğarken hiç umut yok mu
Umut umut umut........... Umut insanda.