29 Aralık 2013 Pazar

2013 ve Dahası



+Ali, oğlum 2013’ü özetle bakalım
-İnternetimiz yok, sosyal medyayı takip edemedim Öğretmenim.
+Otur, Ali. 0!

Tam da böyle bir şey olmadı mı 2013’te? Pek çoğumuz için internet ve de sosyal medya birincil haber kaynağıydı belki ama itiraf edelim ki gündemi takip etmek için bu denli sosyal medyaya ihtiyaç duymamıştık. Haberlerin çok hızlı aktığı-değiştiği bir yıl oldu çünkü 2013. Öngörüsü kuvvetli yazarlar ‘2013 özel bir yıl olacak’ demişlerdi  de bunu mu kast etmişlerdi çok da emin değilim.

2013’ün son günlerinde, özellikle ülke gündemin bu denli hararetli olduğu bir atmosferde politik bir mesaj vermek değil amacım fakat 2013 kendine özgü, başına buyruk bir yıl oldu aslında. 2012 gibi senkronize tarihlerle başımızı döndürmedi. (21.12.2012 çılgınlığını hatırlayın) Zaman kavramını tanımlamanın güç olduğu bir yerde tarihlere anlam yüklemek, yeni gelen yıldan medet ummak ne boş bir çaba oysa ki..


Yerini bulmayan beklentilerimiz, gerçekleşmeyen dileklerimiz için geçip giden yılı mı suçlayacağız? Dilekleri, beklentilerimizi yeni gelen yılın sırtına mı yükleyeceğiz? Yeni yılda isteklerimizin olması tuhaf değil belki de yeni yılla birlikte yenilenmezsek aradan yıllar geçse de ‘beklenen’i hiçbir yıl getiremeyecektir bize.  Değişime açık ve pozitif olmak tarihleri özel yapabilir, büyülü bir hale getirebilir kanımca. 2013’ün 2014’e kavuştuğu gece alışkın olduğumuz türden bir zaman dilimiyken; hızla akan zamanı  DEĞİŞİMle  ve UMUTla karşılamak sıra dışı ve takdir edilesi bir hadise..

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bereketli Topraklar Üzerinde*


                Bilmediğimiz deyiş, sırrına ermediğimiz dünya, çözmediğimiz felsefe kaldı mı? Görmediğimiz bilge, tanımadığımız derviş, laubali olmadığımız filozof? Peki ne diyorlar kendi yüzyıllarından, yakın geçmişten, kendi yüzyılımızdan bize?.. Beni derinden etkileyen bir hikaye anlatmak istedim şimdi.

                Padişah çarşıda gezerken bir köylü ile atına rastlamış. Köylünün atını çok beğenmiş ve satın almak istemiş. Fakat köylü atından daha değerli bir varlığı olmadığı için satmak istememiş. Padişah servet vaat etmiş nerdeyse köylüye, köylüyse dünyaları verseler de atını satmayacağını söylemiş. Sonrasında padişah vezirine emir vermiş ne yapıp edip o atı alsın diye. Vezir; “Padişahım at güzeldi fakat gözlerine bakmadınız mı; bugün yarın ölecek o hayvan. Siz satın aldıktan sonra ölürse bu sizin itibarınız için iyi olmaz. Bırakalım gariban köylüde ölsün” deyince Padişah at sevdasından vazgeçmiş. At, kıymetini bilen ellerde kaç yıl yaşadı, tabii bilemeyiz J

                Bugün padişah..  Düzenin oldurmaya çalıştığı, ruhu aç model. Egosunu sivriltirken ‘ben’ diyor, ‘benim’ diyor, ‘bende olsun’ diyor. Ne kadar çok şeye sahip olursa o kadar mutlu olur düşüncesinde. Güzeli, yakıcı ve akıl dışı bir arzuyla isterken, bir kusuru için güzelden vazgeçmeye hazır. İstekleri yapay, sevgisi özsüz. Ya ‘hep’te ya ’hiç’te ama asla dengede-kararında değil. 

                Bugün vezir..  Akıl tutulması yaşıyor J O kadar çok dize getirilecek padişah var ki etrafında keskin zekası-kurnazlığı yorulmuş, sağduyusu şaşmış olmalı.

                Bugün köylü.. Alay konusu.. İyi niyeti komik, bağlılığı-dürüstlüğü enayice, sevgisi saçma-bayağı bulunuyor; horlanıyor.

                Ne der peki bütün bu öyküler, bu bilgeler, dervişler, filozoflar? Benim anladığım ‘İNSAN OL!’ derler. Dünyanın, hele ki bu toprakların öyküsü tükenmez, sen yeter ki tüketmeden oku derler. Böyle böyle uymayacaksın seni canavarlaştıran düzene, böyle böyle dizginleyeceksin içindeki hayvanı. Usul usul..



*Büyük Usta Orhan Kemal’e saygıyla.