8 Mayıs 2018 Salı

İyilik, trend (!) değil..






“İyi insan aklından hiç kötülük geçirmeyen saf insan değildir. İyi insan; her kötülüğün farkında olup iyiliği tercih edendir.”

Yukarıdaki saçma yargıyı kim ortaya koydu bilmiyorum fakat çokbilmiş kişisel gelişimcilerin ürünü olduğu aşikâr. Böyle sağlıksız çıkarımlarla dimağları kirleten, ortalıkta kişisel gelişimci diye cirit atanlar..

Başka toplumlarda kişisel gelişim-ci (pazarlamacı, satıcı der gibi) diye bir kavram var mıdır şüpheliyim. Bir konuyla alakalı ihtisas yapıp o konuda derinliğine çalışma yürütmek, hizmet vermek değil midir aslolan? Bizde olansa üç beş seminere (-ki bunlardan bir kaçı yurtdışından olursa çok daha şık olur) katılıp sertifika almak. Sonrasında afili sosyal medya hesaplarından ‘kapak’ sözlerle herkesin dikkatini çekmek.. Felsefe, psikoloji okumayı bir kenara bırakın herhangi bir zaman ufacık bir tefekkür halinde olan bir insanın edebileceği sözler değildir bunlar. “Çağ kötü, herkes kötü aman haa aldanmayasın, üzülmeyesin, yanılan sen olmayasın !” diye uyarır dururlar. Uyanık olmayı, aldatılmamayı, kullanılmamayı kısaca çakal olmayı tavsiye ederler. İyi kalpli olmak, saflık aptallıkken; iyilik yapmak da enayiliktir lügatlarında. Kötü olmamayı değil, kötü düşünmemeyi değil; kötülük karşısında kendi paçanı kurtarmayı salık verirler. Özgüveni eksik, sorgulamayı sevmeyen, egosunun okşanması hoşuna gidenlerimiz bunları birer reçete gibi alabiliriz maalesef. ‘Sen sıradan olma, sen herkesten farklı ol, dikkat çek, kazanan sen ol’ dürtüsüyle kendisiyle barışık olmayanları pohpohlayarak aslında kendilerini pazarlarlar.

Hayat stratejilerle hareket edecek kadar karmaşık mı peki? Çok basit, dümdüz her şey oysa. Bir iyi var bir kötü, bir doğru var bir yanlış. Ben kötülüğü de bilirim ama tercih etmiyorum diyerek sizin egonuzun okşanmasına sebep olan kişilere itibar niye? Birileri de çıkıp size kötülüğü biliyorsan, kusura bakma sen pek de iyi değilsin deme hakkı verirsiniz. Kuzunun kurdun düşünceleriyle ne işi olur ki? Aldansa da yaralansa da yok olsa da kuzu temizliğinden saflığından dolayı iyidir. Ben bütün kötülerin ve kötülüklerin farkındayım ama öylesine erdemliyim ki iyiliği seçiyorum demek kocaa bir yalandır, kuzu postu giymiş kurdun yalanıdır. İyiler kötülük karşısında şaşırırlar, kötülüğün ne olduğunu bilmezler unutmayın. Her yandan size dayatılan özgüven, iyilik, farkındalık ile ilgili sözüm ona özlü sözleri yüreğinizin süzgecinden geçirmeniz ve sorgulamanız dileğiyle yazımı Sadi Şirazi’nin bir öğüdüyle sonlandırıyorum.


“..İyi insan olmak için.. Kendini kötü işlerden koru. Başına kuzu derisinden bir şey geçirmekle insan derviş olamaz..”

2 Mart 2018 Cuma

Böyle Bir Sevmek*


Masallar, masallar.. Hangileriyle büyüdünüz? Aşkı, sevgiyi hangisi sandınız? ‘Sonsuza dek mutlu yaşadılar’ yalanına nasıl inandınız? Çoğumuz batı kaynaklı masallarla büyümüşüzdür kanımca. Eksik, yavan, özsüz, şekilci..

Doğuyu yeniden okumalara, sevgiyi de sevmeyi de doğudan öğrenmeye ihtiyacımız var artık. Mecnun olmalara, Kerem yanmalarına, Ferhat yiğitliklerine..

21. asırda mı? Evet tam da bu asırda. Asırlar önce Mecnun Leyla’yı koşulsuz sever, derler ki onun çirkinliğini bile gözü görmez, başka bir gözle bakar. Asırlar sonra, Aşık Veysel’in ‘Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa’ diyebilmesi gibi..Nazım’ın ‘Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte, yani yürekte’ yazabilmesi gibi..

Oysa bize anlatılan yavan masallardaki kusursuz prens külkedisini baloda değil de perişan halde görse yine sever miydi?  

Herşey idealken sevmek ne kolay, ne konforlu, ne güzel değil mi? Birşeyimiz eksik olsa nasıl mutsuz oluruz, nasıl da huzurumuz kaçar..İşi, yaşı, kazancı, görüntüsü tam istenen gibi. Mutsuz olmamızın imkanı var mı? Özü, ruhu var mı düşünmek manasız. Her yerden fışkıran deli mutluluklarımız, yarışmalarımız, gözüne gözüne sokmaya çalışmalarımız..

Demem o ki; ben bu kalıpları, bize idealize edilerek dayatılan sevmeleri bıraktığımız takdirde mutlu olup huzura kavuşabileceğimizi düşünüyorum. Özlü sevgiler, ruhu, derini anlamaya dönük bakışlar.. Yalnızca aşki durumlar için geçerli değil bu bakış açısı. Dümdüz, yalın, apaçık sevmeler olmalı artık hayatlarımızda. Batı, varsın Mevlana’nın Şems’e olan aşkına methiyeler düzedursun, bize ‘Bizim Yunus’ gibi sevmeler yaraşır.  




*Atilla İlhan'a selam.